Birbirimize ya da ailemize "gul huvallahü'yü geçtim", "li-lâfi'yi geçtim" diye sevine sevine anlatır hemen peşinden de okurduk.
"Cami" okuldu!
Eğitimin, öğretimin kendine has bir usulüne sahip "bizden" bir yapıydı bu ve öylesine doğal, bi o kadar da "köyümüze" "bize" ait bir varlıktı "cami".
Benliğimize nakış gibi işlenen, belleğimize yerleşen, bir his ve anlam dolu bu "cami" deneyimi, bizlerde hep saygın, hatıralarımızda her zaman güzel bir yere sahip ve unutulmaz bir "değere" dönüştü.
Toplumsal hafızamıza hakim olamayışımız, eğitimin zamanla çok farklı bir yapıya bürünmesi; dinin yaşam alanlarımızdan mesafeli tutulması, "kültür bilinci"mizin zayıflığı, bu içi dopdolu yüce değeri, camiyi sıradanlaştırdı. İmam-Hatip okulları ile verilen ve toplumun dîne ait kaygılarını aşağı yukarı karşılayan eğitim ile de camiler sadece ibadet edilen, cenaze kaldırılan alanlara dönüştü.
Ayasofya Camii'nin, toplumun orta yaş üstü nezdinde saygınlığının da işte bu "kültür birikimi" ile yakın alakası var elbette. Çünkü müze olması zihinlerde asla kabul görmemiş ve hep Camii olarak zikredilmiş, neredeyse hiç bir zaman "Ayasofya Müzesi" şeklinde anılmamış ve kabul görmemiştir. Yirminci yüzyılın ilk nesillerine kadar da bu bilinç kaybolmadı. Müze yapılarak asli hüviyetine yabancılaştırılmaya çalışılan ve bir "kültür ihanetine" uğrayan Ayasofya Camii, müzelikten asli statüsüne "cami"ye dönüştüğünde ise bizim kuşak için, "zincirlerin kırılması ve Ayasofya'nın özgürleşmesi" bir vaka olarak büyük bir gün ve bir tür kavuşma sevincine dönüştü.
İmam hatipli gençlere veya toplumun diğer gençlerine bakıldığında ise bu heyecan bu derece gözlenemiyordu. Eğitim ve kültürün halk nezdinde erozyona uğraması "kültürel değer" bilincinin neredeyse hiç olmaması ve zihinlere gönüllere bir anlam bir yapı-örnek oluşamadığından oldukça geniş bir kitle de bu anlamlı sevinci tahayyül edemedi. Bir çok gençler safça, "zaten kiliseymiş, neden camiye döndürüldü" gibi sorular sordular, maalesef. İşte "köy camii"nde, cami mektebinde gerçek yerini bulan "cami kültürü" maalesef "kaybedilmiş değerlerimiz" arasına girmek üzeredir.
"Cami kültürü" hafızalardaki saygın yerine tekrar kavuşması için elimizden geleni yapmalıyız. Yaz Kur-an kursları da bu manada çok değerlidir ve sürdürülmelidir.
Değerlerimizi önemsemeli, rahmani bir kültür zemini oluşması için gerçekten özverili çabalar sarfetmeli, kafa yormalı ve kurtarılan üretilen rahmani değerleri uygulamalıyız.
![]() |
Yaz Kur-an Kursu'nda Çocuklar |